istanbul escort
escort bayan
escort bursa escort bursa
escort konya
1xbet supertotobet
https://guclukadin.org/ https://puma-trainers.net/
https://www.istanbultaksi.org/
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...


Erdem Yücel

facebook-paylas
Konfüçyüs İnancı - Konfüçyüsçülük (2)
Tarih: 19-01-2025 14:21:00 Güncelleme: 19-01-2025 14:34:00


Çin Tarihinin ilk özel öğretmeni olan düşünürün verdiği derslerin başında ahlak geliyordu. Onun yanı sıra tarih, müzik, edebiyat öğrenmelerini öğrencilerine şart koşmuştu. Öğretilerinin dogmatik bilgilerin dışında kalmasına özen gösteriyordu. Öğrencileri kendisiyle aynı görüşü paylaşmadığında onlara kızmıyor, onları haklı görünce de karşıt fikirleri bu kez kendisi kabul ediyordu. Çoğunlukla öğrencilerine sorular soruyor, yanıtlarını onlara bırakıyordu. Felsefi düşünce; her insanın kendisiyle ilgili ana kararları verme hakkını ve yükümlülüğünü sürekli vurguluyordu. Onun bu öğretileri otoriter yönetimin hoşuna gitmiyordu. Ülkenin yoksul kesimlerinden gelen zeki ve kararlı öğrencilerin her yönden fikren gelişmesi soyluların eğitim düzenini sarsıyor, bu da kendisine tepki gösterilmesine neden oluyordu.
Son derece başarılı bir eğitimci olan Konfüçyüs önemli devlet görevine ancak elli yaşından sonra getirilmiş, isteklerini gerçekleştirecek ortamı bulamayınca da görevinden ayrılmıştı. Bundan sonra kendisini topluma daha iyi tanıtabilmek, ülke yönetimiyle ilgili düşüncelerini onlara aktarabilmek için Çin’in değişik bölgelerinde on üç yıl boyunca dolaşarak arayışlara girişmiştir. Cahil ve eğitimsiz bir toplumu aydınlatmak çok zordur; bu nedenle onun bu yöndeki çabalarının ne kadar etkili olduğu tartışılmalıdır. Toplumu aydınlatmak ve uyandırmak amacıyla çıktığı bu gezisinin ardından öğrencilerinin çağrısına uyarak 483 yılında yeniden Lu’ya dönerek yaşamından arta kalan zamanını araştırmalar yaparak yeni öğrenciler yetiştirmekle geçirmiştir.
Konfüçyüs’ün yaşadığı dönemde Çin imparatorları başrahip olarak dinsel törenleri yönetiyorlardı. İ.S I. Yüzyılda Budizm’in, İ.S II. Yüzyılda Taoizm’in Çin’de taraftar bulmasının etkisiyle imparatorlar halkı dinlerini seçmekte serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Bu yüzden de Konfüçyüs’ün dinsel yöndeki vaazlarıyla öğretilerine karışılmamıştır. Çin’deki bu ortam ona ideal bir yönetimin nasıl olacağını düşündürmüştür. Onun ideali; ıstırap ve yoksulluk içerisindeki toplumu yönlendirecek ve onları mutluluğa ulaştıracak sistemi arayıp bulmaktı. İleri sürdüğü öneriler ancak ölümünden sonra öğrencileri tarafından yerine getirilmiştir.
Başlangıçta dini düşünmemekle beraber Lu prensi onun adına bir mabet yaptırarak, oraya kurbanlar sunmaya halkı teşvik etmiştir. Sonraki yıllarda bu mabet ile gökyüzünde olduğu sanılan mabedin bağlantılı olduğu ileri sürülmüştür. Çin imparatorlarının Konfüçyüs’e ibadet edilmesini emretmelerinin ardından Konfüçyüsçülük devletin milli dini olarak ilan edilmiştir.
Günümüze ulaşan kitapların ona mı yoksa öğrencilerine mi ait olduğu tartışılmaktadır. Ancak Eski Çin’in yazılı metinleri Konfüçyüs klasikleri olarak tanınıyorsa da onun tarafından yazıldığı biraz kuşkuludur. Bununla beraber öğretileri 2000 yılı aşkın süre Çin eğitiminin temelini oluşturmuştur.
Konfüçyüs öğrencileriyle birlikte önceki yıllarda yaşamış Çin düşünürlerinin yazdıklarını bir araya getirmiştir. Özellikle yönetim biçimleri, sosyal yaşam ve dini törenlerle ilgili bilgileri derlemiştir. Bunun sonucu olarak Konfüçyüsçülüğün kutsal metinlerini oluşturan Wou King (Beş kitap) ile Se Chou (Dört kitap) ortaya çıkmıştır. Bunlardan Beş kitap; Yi King (Değişikler kitabı) eski kehanetleri içermektedir. Bunların Konfüçyüs’ten önceki İ.Ö 1000 yıllarına, I.Chou hanedanlığının ilk günlerine ait olduğu söylenmiştir. Ancak metinler üzerinde yapılan değişikliklerin Konfüçyüs’e ait olduğu ileri sürülmüştür. İkinci kitap; Şu King (Tarih kitabı) eski çağlara ait belgeler içeren tarih kitabı olup, imparatorların konuşmalarından alınmış metinlerden oluşturulmuştur. Üçüncü kitap Şi King (Şiirler kitabı) eski Çin şiirlerinin derlemesidir. Bu kitapta İ.Ö 111-770 yıllarının 305 şiirine yer verilmiştir. Dördüncü kitap: Li King (Ayinler kitabı) büyük olasılıkla ilk Han Hanedanlığı döneminde yazılmıştır. Kırk altı bölümden oluşan bu kitabı Konfüçyüs’ün incelemesi son derece ilginçtir. Bu kitapta herkesin görevleri, hükümetin adabını öğretmesinden ötürü Çin’in önde gelen kutsal metinleri arasında yer almıştır. Bu arada ibadet, toplum ve aile ilişkileri yönünden kesin kurallar ortaya konulmuştur. Burada dikkati çeken bir nokta da din ve inançlara yer verilmemiş oluşudur. Beşinci kitap: S.Ch’un Ch’lu (İlkbahar ve sonbahar vekâyı nâmeleri)  Konfüçyüs tarihi olarak da tanınmıştır. Burada Konfüçyüs’ün doğduğu yer olan Lu eyaletinde İ.Ö 480’de kendisi tarafından derlenmiştir. İ.Ö 727-481 yıllarında Lu’da görev yapan on iki idareci dönemindeki olayları kapsamaktadır. Bu kitap Lu eyaletinin bir bakıma vekâyi nâmesidir. Bu kitabın Konfüçyüs tarafından yazıldığı üslubundan anlaşılmaktadır.
Diğer dört kitap; Lun Yü’da (Konuşmalar) Konfüçyüs’ün konuşmaları, öğretileri ve faaliyetlerini içermektedir. Büyük olasılıkla İ.Ö 400’lerde öğrencileri tarafından derlenmiş olup bugünkü şeklini İ.S II. Yüzyılda almıştır. Sing hanedanının döneminden itibaren eğitimin esasını oluşturmuştur. İkinci kitap Ta- hsüeh (Büyük bilgi) yetişkinlerin eğitimiyle ilgili olup sekiz yüzyıllık temel dokümanları içermektedir. Orijinal kaynağı belli olmamakla beraber Konfücyüs’ün ismi bilinen öğrencisi Tseng Ta tarafından İ.Ö 416 (?)’da yazılmıştır. Burada Konfüçyüs’ün eğitim, ahlak ve politikaya ait düşüncelerine özenle yer verilmiştir. Üçüncü kitap: Chung-yung (Orta yol doktrini) ayinleri içermektedir. Çok sonraki yıllarda yazıldığı sanılan bu kitapta Konfüçyüs’ün konuşmalarına yer verilmiştir. Dördüncü kitap: Meng-tzu Konfücyüs’ün en çok bilinen tabirlerinden meydana gelmiştir. İ.S XI. Yüzyılda Sung hanedanlığı döneminde bir araya getirilmiştir.
Konfüçyüs kendisine hiçbir zaman din kurucusu sıfatını yakıştırmamış, bu yüzden de öğretilerini tanrıya bağlamamıştır. Öğretilerinde tanrı veya tanrılara, rahiplere, mabetlere, inanca ve kutsal kitaba yer vermemiştir. Bununla beraber Konfüçyüsçülük önce bilgiler doktrini olarak düşünülmüş, çok sonra da din özelliğini kazanmıştır. Konfüçyüs yaşadığı dönemde Çin’de yaygın olan Şang-ti olarak tanımlanan yüce tanrı inancına karşı çıkmamıştır. Onun amacı ülkenin karışık siyasi ortamını düzelterek eski dini törenleri canlandırmaktan başka bir şey değildi. Bununla beraber ileri sürdüğü düşüncelerinde Tien sözcüğü ile tanımlanan Gök Tanrı inancı o dönemde daha da önem kazanmıştır. İnsanlar arasındaki ilişkilerine önem vermiş, yaşam, ölüm, saygınlık gibi kavramların gökten geldiğine sözlerinde geniş yer vermiştir. Gökte yaşadığına inanılan Tien (Gök Tanrı), doğayı düzenler, yaratıcı özelliğinin yanı sıra her şeyin üzerinde olup kötü hükümdarları gerektiğinde cezalandırarak onların yerine yeni hanedanlar kurar ve iyileri de ödüllendirirmiş.
Konfüçyüs “Sabahları kalktığında Tanrı Tao’nun ismini anan kişilerin akşam olunca rahat ölür” sözünü her zaman yinelemiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi yüce bir tanrıya inanmış,  dünya düzenini kurmasından ötürü tanrıya her zaman saygı gösterilmesini önermiştir. Belirli bir inanç sistemini tam olarak kurmamasına rağmen tanrı kavramına metinlerinde sürekli yer vermiştir...
(Devamı var)

 



Bu yazı 951 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI