istanbul escort
escort bayan
escort bursa escort bursa
escort konya
1xbet supertotobet
https://guclukadin.org/ https://puma-trainers.net/
https://www.istanbultaksi.org/
xslot trbet tarafbet orisbet betturkey betpublic bahiscom betebet betlike mariobet betist 1xbet trendbet istanbulbahis zbahis royalbet betwild alobet aspercasino trwin betonred bizbet
Bugun...


Erdem Yücel

facebook-paylas
Konfüçyüs İnancı - Konfüçyüsçülük (1)
Tarih: 19-01-2025 14:20:00 Güncelleme: 19-01-2025 14:20:00


Konfüçyüs’ün (İ.Ö 551-479) ortaya koyduğu inanç sisteminin din mi, yoksa ahlaki, sosyal, ekonomik ve politik görüşleri kapsayan öğreti mi olduğu tartışılır… Bazılarına göre Çin’in yerli ve milli niteliklerini kapsayan öğretileri, bazılarına göre de başlı başına dini görüşlerini içermektedir. Konfüçyüs inancından önce Çin’de bilginlerin öğretisi anlamında Ju Chiage’ler denilen bir sınıfın sözlerine itibar edilirdi.
Çinliler Budhizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülükten önce de atalarına saygı gösterir, doğa olaylarından ürkerlerdi. Bu yüzden kutsallığına inandıkları doğa güçlerine taparlar, kurbanlar sunarlardı. Özellikle Şang-ti ismini yakıştırdıkları hayali bir varlığa inanırlardı. Ayrıca atalar kültü onlar için son derece önemliydi. İnançlarına göre her şeyin kökü göklerde bulunur, kendilerinin yanı sıra atalarını da orada ararlardı. Bu inanışlarını uzun süre sürdürmüşler, inandıklarından vazgeçmemişlerdir. Bu yüzden de göğün oğlu saydıkları imparatora, ailenin reisi olan babaya sonsuz saygı gösterir ve onlara itaat ederlerdi. Evliliğin kutsallığına inanır, dünyaya çocuk getirmemeyi en büyük günah sayarlardı. Atalarının ruhlarının kendilerini koruyacağı inancını taşırlar, evlerinin bir köşesini onlara ayırır, isimleri büyük levhalara yazarak duvarlara asarlardı. Evin reisi de bu odaya atalar için yiyecekler, tütsüler ve tütsü çubukları koyardı.
Çinlilerin “Yin” ve “Yang” denilen kendilerine özgü bazı prensipleri vardı ve bunlardan ayrılmayı hiçbir şekilde düşünemezlerdi. Bu prensiplerinden “Yin” olumlu; “Yang” ise olumsuzluk anlamında kullandıkları sözcüklerdi. Onların yanı sıra gökyüzü ve doğada gelişen olayların bu prensiplere bağlı olduğunu düşünürlerdi. “Yin”i yeryüzü ve gökyüzünü temsil eden dişi bir varlık; “Yang”ın da erkek olarak yeryüzü düzenini sağladığına inanmışlardı. Tao’nun doğruluğu ve düzeni sağladığı inancı da Çin’de yaygınlaşmıştır. Böylesine karmaşık bir dini inanç ortamında Konfüçyüs inancının temelinde Tao’nun düşüncesinin yattığı açıkça görülmektedir. Konfüçyüs kendisiyle bağlantısı olduğunu söylediği Şang-ti ile eş anlamlı olarak göklerin tanrısı “Tien” i ortaya koymuştur. Bundan ötürü de Çin kültüründe gökyüzü önemini her zaman korumuştur. Çin’de Konfücyüs’ün kurduğu ve ismini taşıyan din veya inanç anlayışı ilk defa İmparator Vu-ti zamanında İ.Ö 140-187 başlamış, 1912 yılına kadar sürmüştür. Günümüzde de bu inancı taşıyan Çinliler bulunmaktadır.
Konfüçyüs’ün ismi Latince’de “Conficius K’unq Fu-tzu ong”  üstad filozof anlamına gelen bir sözcüktür. Kongfuzi’de denilen Konfücyüs’un gerçek ismi Kong Otu Wade-Giles’dir. Çin Tarihinin en büyük düşünürü ve siyasetçi olan Konfücyüs’ün öğretileri Çin sınırlarını aşmış,  Asya’nın doğusundaki bütün toplumları etkilemiş ve Konfüçyüsçülük olarak isimlendirilmiştir.
Konfüçyüs’ün yaşamının ilk yıllarına ait bilgiler oldukça sınırlıdır. İ.Ö 581’de Çin’in Lu eyaletinde Tsou şehrinde dünyaya gelmiştir. Onunla ilgili kaynaklardan yoksullaşmış fakir bir aileden geldiği, küçük yaşta yetim kaldığı ve gençlik yıllarını zor günler içerisinde geçirdiği öğrenilmiştir. Yaşamını bir süre bekçilik yaparak kazanmaya çalışırken kendisini yetiştirmiştir. O günlerin koşullarında toplumu saran yoksulluk ve sefaletten etkilenmiştir. On beş yaşlarından itibaren öğrenme isteğine karşı koyamayarak kendisini ilme vermiştir. Başlangıçta ortaya yeni görüşler atmaktan çok eskilerin anlamlı söyleşilerini toplayarak topluma yansıtmayı düşünmüştür. 
Konfüçyüs’ün yaşadığı yıllarda Çin feodal devletlerden oluşuyor ve hepsini bir araya getiren imparatorluk soylular arasında bölünmüş bulunuyordu. Feodal yapıları yöneten soylular birbirleriyle çatışıyor, yoksul halk vergi vermeye zorlanıyor, baskı altındaki insanlar onların topraklarında boğaz tokluğuna zorla çalıştırılıyordu. Çin’in baskıcı ve sömürücü düzenini gözlemleyen Konfüçyüs bu karmaşaya son verecek çözümleri bulacağına inanmıştı. Ona göre halkı ezen vergiler azaltılmalı, kaprisler uğruna çıkarılan savaşlardan kaçınılmalı, toplumu mutlu kılacak çareler aranmalıydı. Önerilerini götürdüğü Lu devletinin hükümdarları onun görüşlerine yakınlık duymamışlardı. O bunların nasıl uygulamaya konulacağını düşünürken çevresinde ülkelerine bağlı bir öğrenci grubu toplanmıştı. Belirli aralıklarla küçük devlet memuriyetleri yapmış olmasına rağmen devlet yönetiminde öne geçme fırsatını bir türlü yakalayamamıştı. Ne var ki çevresine topladığı ve ona inanan öğrencileri ileride bunu yapabileceklerini düşünmüştü. Bunun için de Çin’in eski bilgilerini yaşadığı günlere uyarlayarak gençleri yetiştirmek istiyordu. Bu konuda büyük çaba sarf eden Konfüçyüs öğrencilerinin önemli görevlere gelmelerini sağlamayı başarmıştır... 
(Devamı var)

 



Bu yazı 829 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
YUKARI