Ülkeyi ve milleti idare edenler, iktidarıyla muhalefetiyle felakete giden yolun taşlarını döşemeye devam ediyorlar.
     İnsanımızı sürekli tahrik ediyor, sinirlendiriyor ve öfkelendiriyorlar. Kötü yönetim ve sorumsuz muhalefet ortamı iyice geriyor, Hergün kavga, hergün kumpas, hergün hayret ve dehşet verici haberlerle, itişip kakışmalarla geçiyor zamanımız. Olaysız günümüz yok gibi,Siyasi çekişmeler ve oyunlar milleti yordu.Bıktı artık kavgadan,gürültü ve patırtıdan insanımız.Sürekli değişen kararlardan,kötü yönetimin milletin kesesine yüklenen ağır faturalarından usandı yurttaşlar. Seçim hesaplarından,oy devşirme gayretlerinden, siyasetçilerin ayak oyunlarından gına geldi.
     Ne Anayasa tanıyorlar,ne kanunlara sadık davranıyorlar nede laikliğe kulak asıyorlar.Dinle devlet işini harmanlamışlar,kendilerine göre bir rota çizmişler, hedefe gitmek için herşeyi mübah görüyorlar.  Biri dibine kadar dini ve devletin parasını,öteki işine gelen anlayışta  Atatürk’çülüğü,çakma devrimciliği kullanıyor. Türkiye’yi derinden etkileyen bu iklim, güçlü gibi gösterilen (Avrupa bizi kıskanıyor) denilen devleti hasta ediyor,yatağa düştü düşecek hale getiriyor. Kurumlar doğru dürüst çalışamıyor, yönetim rezaletleri denetlenemiyor, belediyelerdeki yolsuzluk ve usulsüzlükler ayyuka çıkıyor.Dünün iktidar belediyeleri hesap vermezken, günümüzün muhalefet belediyeleri suçlu sandalyesine oturtuluyor.
     Zavallı millet, geçim sıkıntısı çekenler, karın tokluğuna çalışanlar, emekliler, işçiler, dar gelirliler dertlerini anlatamıyorlar seçtiklerine. Çünkü seçtikleri onların dertleriyle değil, kendi siyasi geleceklerini garantiye almakla meşguller. İktidarı Anayasa’yı değiştirmenin, Kürt’lere şirin görünmenin ve yönetimini bu senaryoyla uzatmanın peşinde. Muhalefeti ise partiiçi kavgalarla uğraşıyor. Kendi şikayetleri sonucu iptal edilen kongreleri ve partinin geleceğini kurtarmaya çalışıyor.Günlerdir bu kavgalarla, tatsız haberlerle meşgul ediliyor Türkiye. Hergün zam, her Allah’ın günü yeni vergiler,birbiriyle çelişen kararlar…Benzinin litresi 50 lirayı aştı. İçme suyu neredeyse petrol kadar değerli hale geldi. Simit 25 liraya satılıyor, evlerin aidatları kiraları geçti artık. Kimin umurunda..?
     Yeni Türkiye fotoğrafı, eski Türkiye’yi arattırıyor. Eski Türkiye’de demokrasi can çekişmiyordu. Basın görevini daha etkili şekilde yapabiliyor, yargı daha düzenli ve güvenli çalışıyor, polis ve jandarmamız görevini siyasi baskının gölgesinde yerine getirmiyordu. Basının yüzde 90’ı iktidarın kontrolünde değildi. Hergün kadın cinayetleri işlenmiyor, hergün hırsızlık, yolsuzluk, suiistimal ve çeşitli suçlar günümüzdeki kadar olmuyordu. Eski Türkiye’de açlık, yokluk, pazar artıklarını ve çöplerden yiyecek toplayanları göremiyorduk. Yiyeceğimizi rahatça üretiyorduk, çiftçimiz topraktan ve ekip biçmekten kopmuyordu. Günümüzde gıdalarımızın çoğunu başka ülkelerden ithal ediyoruz.
     Eski Türkiye’de tarikatlar,cemaatler devlete sızamazlar,laikliğe diş bileseler de dişlerini gıcırdatamazlar,günümüzdeki gibi hilafet çığlıklarıyla caddelerimizde gösteriler yapamazlardı.Cumhuriyeti koruma ve kollama ödeviyle yükümlü çok güçlü bir ordumuz vardı.O güçlü ordunun siyasetçileri rahatsız eden vesayetini kaldırıyoruz diyerek,yerine siyasi vesayeti oturtunca,Parlamenter sistemi cılızlaştırıp Başkanlık sistemini getirince ve bu kargaşa sistemindeki aksaklıklar milleti huzursuz ettikçe,eski Türkiye’yi arar hale geldik işte.Evet eski Türkiye’de duble yollarımız,modern hava alanlarımız,gökdelen binalarımız,alt-üst geçitlerimiz,tünellerimiz filan yoktu ama, yarınına güvenle ve endişesiz bakan,gelecekten ürkmeyen ve korkmayan bir milletimiz vardı.
     Ateşle oynamakta,asli görevini ihmal etmekte devam eden siyasetçiler,yarattıkları gerilimin patlama noktasına doğru tırmandığını göremiyorlar yada görmek istemiyorlar.Oysa insanımızdaki nefret,öfke ve tepki giderek vede tehlikeli şekilde büyüyor.Yettiniz artık sesleri çığlığa dönüşmeye başladı.Lütfen artık siyasi ayakoyunlarını sonlandırınız ve ülkeyi bekleyen iç ve dış tehlikelere odaklanınız.Hepiniz sadakat yemini ettiğiniz mevcut Anayasa şemsiyesinin altında toplanınız.Hem de vakit geçirmeden…
                                        
             CAN PULAK