Antik dönemde, Tanrı Apollon, "Pagos, Kadifekale de oturacak olanların eskisine göre 3-4 kat daha mutlu olacaklardır" demesi üzerine, Smyrna’lıların yerleştiği İzmir'in Karataş semtinin, Asansör’ünden, İzmir’e, Karşıyaka'sına ve Limanına muhteşem bir görüntüsü var.... 

Asansör, Mithat Paşa Caddesi ile Halil Rıfat Paşa Caddesi arasındaki yamacı tırmanmakta zorlanan yaşlı ve çocuklara kolaylık sağlamak üzere 1907 'de yaptırılmış. Asansörle ’Dario Moreno’nun melodisi eşliğinde iniliyor, sanatçının elinde gitarıyla heykeli karşılıyor. İzmir’in dünyaya açılan ve Fransa’da ünlenen sanatçısının Müze Evi’nin bulunduğu sokak, küçük kafeleri, hediyelik eşya satan dükkanları, galerileri ile sanat sokağına dönüşmüş. Buradan, Mithat Paşa Caddesinden sahile Mustafa Kemal Bulvarına inip, dalgaların ve martıların sesini dinlerken sanatçının 'Deniz ve Mehtap’ şarkısını mırıldamamak mümkün değil... 

"İzmir’e gelip Kadifekale’ye çıkmamak, bir İzmir gezisi için eksik kalır", diyerek kaleye çıkanları İzmir’in farklı bir manzarası bekler. İşte, Makedonyalı Büyük İskender’in bir zamanlar avlandığı Pagos dağının eteklerinden körfeze doğru yayılan şehir. Pagos tepesindeki kale Akropolis ile, hem kutsal yer, ovalara, kervan yoluna, denize hakim konumu nedeniyle savunma merkezi olma özelliğini korumuş. Helenistik dönem surları Roma, Bizans, Aydınoğulları ve Osmanlı dönemlerinde bir çok onarımlar görmüş. İç kalede ayakta kalmış yapılar olarak 15 bin kişinin su ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip Bizans dönemi sarnıcı ile 14. yüzyıla tarihlenen mescit günümüze ulaşmış. Evliya Çelebi, Smyrnalı zenginlerin değerli eşyalarını kalede sakladıklarını yazar. Bu gün, Kalenin eteklerinde oturan kadınların ürettiği ve satmaya çalıştıkları el dokuma çanta, çorap, eldiven gibi hediyelik eşya satış tezgahlarının getirdiği canlılık ve renk, kalenin örenyeri sessizliğini yok etmiş. 

İzmir- Bayraklı semtinin Tepekulesi’nde izlerine rastlanan en eski yerleşim yerlerinin tarihinin M.Ö 3 bin yıla uzandığı ortaya çıkarılmış. Teselya’dan Doryalıların baskısından kaçan Aiolıların Kuzey Egede M.Ö 11. yüzyılda kurduğu 12 şehirden biri olan Smyrna’yı burada kurmuşlar. Peleponesten yine doryalılardan kaçan iyonyalılarda orta ege’ye yerleşerek, M.Ö 9.yüzyılda 12 şehir kurarak iyon birliğini meydana getirirler. 

Kadife kalenin renkli dünyasından aşağıdaki, Roma ve Bizans döneminin Agorası,Pazar alanı ile tarihi alışveriş geleneğini günümüze ulaştıran Kemeraltı'nın davetine hayır demek mümkün değil. Smyrna kentinin merkezi sayılan devlet agorası olarak M.Ö 4 yüzyılda ilk kez inşa edilen Helenistik dönem agorası M.S 178’deki depremde yıkılmış,daha sonra Roma İmparatoru Marcus Aurelius yaptırdığı agoradan günümüze ulaşan kalıntılarının yer aldığı ören yeri burası. Bazilikası, Stoa’sı ve görkemli kapısıyla Antik Caddesi,bazilikanın bodrum katındaki duvar ve kemerler üzerine yapılmış günlük hayatı yansıtan grafitiler ile kemerle örtülmüş galeriler, ören yerinde sergilenen Osmanlı dönemi mezar taşları koleksiyonu, Agora’da dikkat çekenlerin başında geliyor. 

Romalıların Agorasından, günümüz tarihini yaşatan ve yaşayan Kemeraltının daracık renkli sokaklarına dalmak gerekli.İzmirlilerin Kemeraltı'sının merkezi, 1745 yılında deniz kenarına Kızlarağası. Beşir Ağa tarafından yaptırılan Kızlar Ağası Hanı ve çevresi. Hanın üst katında konaklama için kullanılmış 73 oda ile alt kattaki depo alanları, çeşitli hediyelik eşya,kuyumcular,çuha ve kumaş satılan dükkanlar ve küçük kafeteryalara dönüşmüş renkli bir dünya sunuyor. Kemeraltı’ndan çıkarken, eskiden iç limanda yer alan ve adını 8 sütunlu şadırvanından alan 1636 tarihli Şadırvan cami etkileyici. 

Kafelerde, Kemer altında, cadde ve sokaklarda, sahilde yürüyüş yapan insanların, İzmir’in gülen yüzlerin arasına katılarak, geçirilen zaman, rahatlatan atmosfer, antik dönemdeki **’insanı mutlu eden şehir’** kehanetini insana hatırlatıyor.