Emine Özkarslıoğlu (UKKSA Art Direktörü)

Evet geçen yılın Nisan ayıydı.

Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’ndeki Tanrıça Heykel’leri bir gece yarısı parçalandı.

Buraya kadar tamamız.

Sonrasındaki yanlış bilgilerle, tek taraflı araştırmayla, kulaktan dolma sözlerle, olayın iç yüzünü bilmeden atılan iftiralar ve karalamalarla dikkat çekmekse amacınız, üzgünüm başaramadınız!

Yazdıklarınız üzerinden sizi aydınlatayım:

4 senedir Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’nde karşılıksız, koşulsuz sevgiyle var olmaktayım ve var olmaya da devam edeceğim.

Size tek bir kelimeyle vasfımdan bahsedeyim, ben bir KADINIM.

Bu yıl ele aldığımız kanayan yaramız olan “Kadına Yönelik Şiddet” konusu üzerinden bizi yaralamaya çalışmışsınız, samimiyetimizi sorgulamışsınız.

Yaptığınız haber üzerine sizi aradım, olayın en ince ayrıntısına kadar bilen, yaşayan, tanık olan biri olarak sizinle konuşmak istedim ama siz bir “gazeteci “olarak beni tersleyip telefonu yüzüme kapattınız.

Yıllardır buradayız, her sene 50’ye yakın etkinliğe ev sahipliği yaparız. Ulusal ve uluslararası sanatçıları ağırlarız, atölyelerimizde üretimlerimiz olur. Senede 50.000’e yakın ziyaretçiyi ağırlarız. Çocuklarla birlikte sanat kampları yaparız, her sene bir temayı ele alır ve toplumu bu noktada sanat aracılığı ile aydınlatmaya çalışırız.

En önemlisi sevgiyle beslenir, sevgiyle var oluruz!

Herkese de kapımız açıktır.

Hakkımızda şimdiye kadar yüzlerce haber yapılmıştır fakat nedense, bir gazeteci olarak bir kez olsun kapımızı çaldığınız olmamış.

Örneğin; geçen sene “Göç ve Kimlikler” temasını işledik, yüzlerce eser üretildi, onlarca sanatçıyı ağırladık neden merak edip gelmediniz?

Yaptığımız güzel işler yapacağımız güzel işlerin de teminatıdır.

Onurumuzla, şerefimizle var olmaya devam ettik ve edeceğiz.

Şimdi haberinize dönelim:

Evet heykellerimiz parçalandığında Datça’ya gelmek üzere yoldaydım, haber bahsettiğiniz kişi tarafından bana verildi.

Üstelik “Emine Hanım heykelleri birileri kırmış!” diyerek.

Öncelikle belirtmek isterim, bahsettiğiniz isim hiçbir zaman akademide çalışan olmadı.

Bahsettiğiniz kişi akademimizin kurucusu tarafından, 12 yaşındayken İstanbul’da sokağa terk edilmiş, atılmış bir çocukken bulunmuş ve sahiplenilmiş bir kişidir.

Bunlardan haberiniz var mı?

Sokağa terk edilmiş bir çocuğu sahiplenip, yıllarca bakımını üstlenip, A’dan Z’ye tüm ihtiyaçlarını karşıladığınız oldu mu?

Haberinizde yöre halkına değinmişsiniz.

Biliniz ki:

Biz bu yöre için her türlü bedeli ödedik, ödemeye de hazırız.

Peki ya siz?

Yöre halkı için neler yaptınız merak ediyorum?

Hiçbir zaman onları zan altında bırakmadık, bırakmayız da.

Elinizdeki hangi belgeyle bu kanıya vardınız?

Çünkü bizim bu yöre için verdiğimiz emeklerin belgeleri var. Sizinse yalnızca hakkımızdaki

asılsız, yalan haberiniz…

Heykellerimize saldıran kişinin kendisi, Jandarma’yı arayıp bir başkası yapmışcasına ihbarda bulunmuştur. Elbette sanata, sanat eserine zarar veren her kimse peşine düşecektik…

Jandarma’nın ve bizim uğraşlarımız sonucu, bahsettiğiniz kişi 4 gün inkar ve yalanlar sonunda itiraf etmiştir. Fakat haberinizde mağdur göstermeye çalıştığınız kişiye, üzerinden pirim yapmaya çalıştığınız kişiye, daha fazla zarar gelmemesi adına ismini vermek istemedik. Bu sadece bizim kararımız da değildi üstelik.

Biliniz ki:12 yaşında sokağa atılmış bir insana 35 yıldır her türlü imkan sağlanarak bakılmıştır.

Neden niçin saldırıldığının açıklamasını istemişsiniz:

Bu şahsın sanat eserlerine ilk zarar verişi değildi ama artık bizim “Bu son!” deyişimizdi. Hakkında şikayetçi de olabilirdik olmadık. Olmayışımızdaki sebepse zarar görmesini istememizdir.

Madem çok merak ediyorsunuz, onu 12 yaşında sokağa atan ailesine ulaşın lütfen. Bodrum’da ablaları yaşıyor, 35 yıl boyunca kardeşlerine neden sahip çıkmamışlar?

Sorun lütfen!

Kendisinin akrabalarının varlıklı insanlar olduğu söyleniyor, neden yıllarca arayıp sormamışlar?

Bir gazeteci olarak peşine düşün lütfen!

Madem bu kadar gelişi güzel, tek taraflı haber yapıyorsunuz alın size bilgi.

Araştırın lütfen!

LGBTİ demişsiniz.

Neden bunun üzerine vurgu yaptınız, insanların cinsel tercihleri kendilerini ilgilendirir değil mi?

İnsanlar cinsel tercihlerini yaşamakta özgürlerdir değil mi?

Kaldı ki, burada “manevi babam” dediği onu sokaktan alan bakan insan dahi, ona bu konuda tek bir söz bile etmemiştir. Kendisinin akademinin içinde giydiği kıyafetten tutun da yaptığı tercihleri özgürce yaşadığını bilen, gören yüzlerce insan olmuştur.

Bilindiği üzere: Özgürlüklerimiz bir başkasına zarar verdiği noktada özgürlük değildir! Kendisi özgürlüklerini akademiye zarar vermeye getireceği noktada taşıdığında dahi ona sahip çıkmaya devam ettik.

Kendisine “İstanbul’a git akıl hastanesine yat” dediğimizi iddia etmişsiniz.

Sormak isterim kulağınızla duydunuz mu böyle bir söylemi yahut bir şahit mi varmış?

Ama ben size kanıtlı bir bilgi daha vereyim:

Şahsın kendisi itirafta bulunduğunda, bahçedeki mantarlardan yediğini söylediği anda onu hastaneye siz mi götürdünüz?

Hastanedeyken telefonda özür dilerken pişmanlığından bahsederken telefonda ona morali siz mi verdiniz?

Biz her durum ve koşulda bahsettiğiniz kişinin yanındaydık.

Maddi manevi baskı gören kişi şimdiye kadar niye susmuş?

Madem maddi manevi baskı görmüş şimdiye kadar tüm masraflarını kim karşılamış? 

Evet İstanbul’a tedavisi için gittik fakat hastaneden neden kaçmış sordunuz mu?

Ablalarını aradık, neden kardeşlerine sahip çıkmamışlar sordunuz mu?

Bu şahsa burada yer verildi. Bu şahıs sokağa atılmadı, sokaktan alındı.

Hayata kazandırılması içinse yıllarca mücadele edildi.

Çok merak etmişsiniz, alın size gerçekler!

Hoşunuza gitti mi, bir insanın hayatına hiçbir katkınız olmadan sırf kendinize haber çıkarmak için deşifre etmek?

Biz çıkıp basın açıklaması yapmayı çok iyi bilirdik lakin şahsın psikolojik sorunları varken bu sorunları daha da deşmek istemedik.

Madem bu olayın peşine düştünüz, buyrun efendim bir 35 yıl da siz bakın sahiplenin!

Gelelim sizin gazeteci olarak zamanında sorduğunuzu iddia ettiğiniz sorularınıza…

Öncelikle kime sordunuz bu soruları?

Zira akademimizdeki hiçbir yetkilinin bu sorulardan haberi yok.

Çıkıp gelseydiniz biz hep buradayız, geldiniz de sizi ağırlamadık mı?

Telefonlarımız, iletişim bilgilerimiz her yerde mevcut, tarafsız ve ilkeli bir gazetecinin yapması gerektiği gibi neden aramadınız?

Yazınızda sorularınızın cevabını kendi kendinize vermiş, adına da haber demişsiniz…

Biz cevabımızı yaptığımız onurlu işlerle veririyoruz beyefendi.

Almak isteyene yeterince iyi cevaplar olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak gelelim asıl derdinize…

Her yıl oldukça saygın insanları akademimizde ağırlarız.

Her yıl bir çok saygın insana Yaşam Boyu Onur Ödülleri veririz.

Bu sene bütün kış üzerinde çalıştığımız, kadına yönelik şiddeti ele aldığımız,

“İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” dediğimiz bu dönemde, böylesi hassas süreçlerden geçtiğimiz günlerde, kadınların diri diri gömüldüğü bu coğrafyada, kadınlarla kenetlendiğimiz, sesimizi duyuracağımız, birbirimize güç vereceğimiz bu zamanlarda böylesi karalama haberler yaparak, tek bir ağızdan dinlediğiniz sözleri gelişi güzel yazarak Datça Kadın Platformu’na gönderme yaparak, kadınları bölmeye çalışarak neyi amaçlıyorsunuz?

Çünkü yaptığınız haberin hiçbir doğruluğu yoktur.

Etkinliğimize birkaç gün kala iftiralar atıp yazı yazmaktaki amacınız kadınları bölmektir. Kadınların böyle bir etkinlikte sesini duyurmasına engel olmaktır.

Bir gazeteci olarak sizi objektifliğe ve özeleştiriye davet ediyor ve tek bir şeyi gerçekten merak ediyorum:

SAMİMİYETİNİZİ!