Yunanistan daha önce (tek taraflı uygulayıp – tek taraflı iptal ettiği) “Dodokenes adalarında geçerli Kapı Vizesi” uygulamasını tekrar uygulamaya koydu. Ve bir jest yaparak Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti esnasında ilan etti.

Peki bunu uluslararası ilişkiler yürütme başarısı ya da bir kişinin başarısı olarak göstermek ne kadar doğru?

1) Bu vize daha önce de uygulanıyordu. Yunanistan vizeyi “Adalarına ziyareti arttırıp gelir elde etmek amacıyla” tek taraflı olarak uygulamaya koymuş, mülteci trafiğinin artması nedeniyle kontrolun zorlaşması, Türkiye Cumhuriyeti ile bozulan ilişkiler, AB’nin itirazları gibi gerekçelerle (hangisi/hangileri daha etkin bilinmiyor) yine tek taraflı olarak iptal etmişti. Türkiye Cumhuriyeti burada sadece kabul edici, prosedürü kabul ve uygulayıcı durumundadır, edilgendir. Örneklersek, yakın zamanda Türkiye Cumhuriyetinin tek taraflı bir kararla altı ülkeye vize muafiyeti sağlaması gibi…

Dışişleri Bakanlığı sayfasında 2010’lu tarihlere ait bilgiler;

2) Üstelik geçmişe göre “vize süresinin azaltılması”, “istenen evrakların çoğaltılması” gibi büyük kayıplar da mevcuttur. Vize ücretinin de arttırıldığını (EURO bazında) hatırlatmakta yarar var.

Vize süresinin eskiden 15 gün olduğu Dışişleri Bakanlığı sayfasında belirtilmektedir. 2016 tarihli, 10 gün talep edildiği için anılan süre kadar verilmiş bir vize örneği; (Fotoda özel bilgiler gizlenmiştir)

3) Jest demiştik; aslında vize serbestisinin çalışması çok önceden yapılmaktaydı ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın Yunanistan ziyareti esnasında açıklanmıştı. Aşağıda haberin tarihine dikkat lütfen, 28 Ekim 2023… Dikkat! Çalışmayı Yunanistan kendi içinde yapıyor, hazırlıyor, kabul ediyor, sonrası sadece kamuoyuna duyurmak.

4) Türkiye’nin lehine mi?

Ekonomik krizle beraber Datça, Bodrum, Marmaris, Çeşme, İzmir, Kuşadası … sayamayacağımız onlarca yerin esnafı müşteri ararken vatandaşlarımızın Yunan Adalarına gidişiyle esnafımızın ve vergi azalışı nedeniyle Hazinemizdeki sıkıntılar büyümeyecek mi? Ülkemizde biriken EURO ’ların kaçışı da azımsanmamalı.

Vizesi olan gidiyordu zaten Çeşmeden hoooop Sakız’a Bodrumdan hoooop Kos’a, arabalı-arabasız gemilerle, feribotla, özel teknesi olanlar zaten oralarda.

Ağustos ayında Rodos ‘a giden bir arkadaşımın dönüşteki serzenişi gibi; “abiiiiiiii, herkes Türk, herkes Türk, çoluk-çocuk, patili dostları… Garsonları falan da dikkate alsan, Rodoslu azınlıkta kalmış…”

Bunların ışığında, böyle sakız konularla uğraşmak yerine, muhalefetin ve doğru basının da işlediği gibi işgal edilen adaların boşaltılması, adaların silahsızlandırılması, Mavi Vatan uygulamaları-petrol/gaz arama hakları (konular çoğaltılabilir) konularında çaba sarf edilse keşke… Ve AB ‘ye girdik imajı yerine olayların ardındaki gerçeği görebilsek